Ama bu birbirimize karşı daha az dürüst olduğumuz anlamına mı geliyor? Sosyal psikologlar ve uzmanlar, aldatma arzusunun seçilen iletişim araçlarına bağlı olabileceğine dikkat çekti.
İşte verilerin gösterdiği şey.
2004 yılında, iletişim araştırmacısı Jeff Hancock ve meslektaşları 28 öğrenciden hafta boyunca yüz yüze, telefonla, mesajlaşma programlarında ve e-posta yoluyla kaç kez etkileşim kurduklarını saymalarını istedi. Öğrenciler ayrıca her bir sosyal etkileşimde kaç kez yalan söylediklerini de kaydettiler.
Sonuçlar , çoğu insanın telefonla ve en azından e-postayla yalan söylediğini gösterdi . Bu veriler, Hancock’un fonksiyonel model (özellik tabanlı model) olarak adlandırdığı konsepte karşılık gelmektedir.
Bu kavrama göre, ne sıklıkla yalan söylediğimiz, seçilen iletişim yönteminin özelliklerine bağlıdır. Örneğin, teknoloji sürekli iletişim kurmanıza, mesajların ne kadar hızlı iletildiğine ve insanların birbirinden uzak olup olmadığına izin veriyor mu?
Hancock’un araştırmasında, sosyal etkileşimle ilgili bir yalanın en büyük göstergesi, tüm bu özelliklere sahip bir teknolojiden geldi: telefon. En azı, insanların eşzamanlı olarak iletişim kuramadığı ve mesajların kendilerinin saklandığı e-postadır.
Hancock araştırmasını yürüttüğünde, yalnızca seçkin birkaç üniversiteden öğrenciler bir Facebook hesabı oluşturabiliyordu. Ayrıca iPhone, Project Purple adlı gizli bir proje olarak geliştirmenin ilk aşamalarındaydı.
Bu rakamlar yaklaşık 20 yılda nasıl değişti? Oregon Üniversitesi’nde sosyal medya veri analizi doçenti olan David Markowitz, bunu bulmaya karar verdi.
Yeni çalışma 250 kişiyi içeriyordu ve daha fazla teknolojiyi hesaba kattı. Hafta boyunca, sosyal etkileşimlerini ve şahsen, sosyal medyada, telefonda, kısa mesajlarda, görüntülü sohbetlerde ve e-postalarda ne sıklıkla yalan söylediklerini kaydettiler.
Hancock araştırmasında olduğu gibi, sosyal etkileşimde en büyük yalan oranı telefon ve görüntülü görüşmelere düştü. Bu teknolojiler, eşzamanlı ve uzaktan iletişim kurmanıza izin verir ve mesajları saklamaz. Katılımcılar en az e-posta ile yalan söyledi.
İletişim biçimleri arasındaki farkların önemsiz olması dikkat çekicidir – en büyük etki, katılımcıların kişisel yalan söyleme eğiliminden kaynaklanmaktadır.
Son yirmi yılda, özellikle pandemi sırasında, etkileşimin yolları değişti. Ancak, insanlar sistematik olarak ve Hancock’un işlevsel modeline göre yalan söylüyorlar. Farklı iletişim araçlarının yalan söyleme eğilimini artırmasının kesin nedenlerini bulmak için daha fazla araştırmaya ihtiyaç var.
Bununla birlikte, mevcut sonuçların birkaç olası açıklaması vardır. Örneğin telefonda ya da video aracılığıyla yalan söylemek daha kolaydır ve bir yalan bulunursa kişiler arasındaki ilişkiyi çok fazla etkilemeyecektir. Ayrıca, teknolojiler yaygın olarak çeşitli amaçlar için kullanılmaktadır. E-posta, profesyonel iletişim ve kişisel video görüşmeleri için daha uygundur.
Çalışmalar iki ana sonuç verir.
2004’ten beri sosyal ağlar, sosyal etkileşimin ana yeri haline geldi. Bununla birlikte, dijital iletişimin kişisel iletişimden farklı olarak iletişimin kalitesini düşürdüğüne dair yaygın bir efsane var. Dijital çağda yalanın yaygın olduğu inancı verilerle örtüşmemektedir.
İLÇELER
28 Nisan 2024ŞANLIURFA HABERLERİ
28 Nisan 2024SON DAKİKA
28 Nisan 2024SON DAKİKA
28 Nisan 2024SON DAKİKA
28 Nisan 2024EKONOMİ
28 Nisan 2024SON DAKİKA
28 Nisan 2024Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.